Bu şekli ile Selçuklu üslubunda tipik bir «ulu cami» karekteri taşıyan bu camiin - bazılarının iddia ettikleri gibi -kilise yapısı ile ilgisi yoktur. Kilise olan kısmı doğu yanındaki ince uzun ve absidli blok olup, yarım asır kadar sonra batı duvarı yıkılarak yanına bu cami eklenmiştir. Esasen kilisenin dikey, camiin ise yatay yönde oluşu da bunu göstermektedir. Bilindiği üzere, kiliselerde absidin ( camilerde mihrab anlamına gelir) önünde derinliğine, camilerdeki mihrabın önünde ise genişliğine bir mekan vardır. Bunun sebebi; yani camilerde özellikle ilk devir camilerini örnek alan ulu camilerde genişliğin derinlikten fazla oluşu İslam inancı ile açıklanabilir: “İslam Sanatı din odaklı bir sanattır. Bu sanatın odağını da cami yer alır. Cami, planını, toplu olarak kılınan namazın icaplarından almıştır. Namaz saflar halinde kılınır. İlk safta namaz kılmak peygambere yakın olmak demektir. Bunun sevabı büyüktür. Bunun içindir ki, ilk saf mümkün olduğu kadar geniş tutulmuş, diğer saflarda da birinciye uyulmuştur. Peygamberin ilk safa verdiği önem Hadis Kitaplarında da yer almaktadır.
Cami'in avluya giriş kapısı ise ayrı bir güzelliğe sahip bulunmaktadır. Kapının abidevi yapısı, caminin mütevazi mimarisi ile tezat teşkil etmektedir. |